Ağlamak nedir bilmezdi Mutlu Prens, sarayının duvarları ardındaki sefaletiyse hiç görmezdi. Ne zaman ki diktiler heykelini bir tepeye; işte o vakit gerçek hayat döküverdi gözünün yaşını. Oysa herkes ona hayrandı, ne de ihtişamlı bir görüntüsü vardı; kılıcının kabzası yakut, gözleri safir, gövdesi som altındandı. Ne var ki heykelin o manzaradan gördüğü halkın yoksulluğu içini dağladı. İnsanların çektiği acılara tanık olunca yüreği sızladı, onu ancak yamacına konan iyi kalpli bir kırlangıç anlardı ...