Mevlânâ'dan üç yüz sene önce yaşamış olan Ebu'l-Hasan Bûşencî şöyle demişti: “Dün tasavvufun adı yoktu ama hakikati vardı. Bugün ise adı var, kendi yok.” Mevlânâ'nın meşhur fil hikâyesi vardır. Herkes bu koca canlıyı dokunduğu organına göre tarif etmişti. Bu gerçek, yaşadığımız yüzyılda, genelde tasavvuf; özelde Mevlevîlik için yeniden sahneye çıktı. Özellikle 1925 tarihinde tasavvufî eğitimin kurumu olan tekkeler kapatılıp ilgili kelimeler dahi yasaklanınca olan oldu. Cahil, çıkarcı, takiyyeci ...