“Artık, toprağı kazmak Yadigâr için bir araç değil, amaç
olmuştu. İster maden ister firar ister define olsun, tüm bu
kazılar, onu öksüz bırakan kalpsiz dünyadan toprak ananın
rahmine doğru bir yolculuktan başka bir şey değildi.”
Aslında bir hayatımız var mı? Zamansal, mekânsal,
bedensel ve sosyal olarak tümüyle kendimize ait bir
hayat? Peki, yaşadıklarımızı bir hayat saysak bile tüm
bunların bir anlamı var mı? Bu efsunlu romanın
kahramanları biraz absürttü ...