“Duygulanım ve duygu, 21. yüzyıl başı toplumsal ve politik hayatın
egemen söylemi haline geldi. Politikada, popülizmin ve yeni
rekabet tarzlarının yükselişi (...) dinsel çatışmaların artışı,
duygulanımsal bir yerden anlaşılıyor ve öfkenin, hiddetin, incinme ve
içerlemenin bu bitmek bilmeyen çatışmadaki önemi öne çıkarılıyor.
Kapitalist ekonomiler giderek daha fazla, yalnızca insanların bilişsel ve
bedensel kapasitelerinin değil, aynı zamanda duygularının da
söm ...